Milliyetçi Hareket partisi (MHP) MYK Üyesi ve Osmaniye Milletvekili Doç.Dr. Ruhi Ersoy, TBMM Genel Kurulu’nda cezaevlerindeki hasta mahkumlar ile ilgili olarak MHP grubu adına konuştu.
Ersoy, meclise sunulan “cezaevlerindeki hasta mahkûmlar” ile ilgili olarak, sağlığını yitiren, mahkûmiyetini sürdürmekte sorunlar yaşayan kişilerin olabileceğini, bu kişilerin veya yakınlarının ilgili yerlere başvuruda bulunarak devletin kontrolünde sorunun giderilmesi gerektiğini söyledi. Ruhi Ersoy, TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun altında “Cezaevi İnceleme Alt Komisyonu” kurulduğunu, bu alt komisyona sağlık konusuyla ilgili olarak başvuruların geldiğini, komisyonun da çeşitli temaslarla söz konusu başvuruları inceleyip değerlendirdiğini belirtti. Cezaevi kültürünün, mahpushane kültürünün insanlık kadar eski olduğunu söyleyen Ersoy, “Toplumun, devletin genel uygulamalarına karşı uyum gösteremeyen ve toplumsal normların ve yasal sınırların dışına çıkanların mahkûmiyetle rehabiliteleri ve daha sonra da topluma yeniden entegrasyonu konusunda insanlık çok erken zamandan bu tarafa bu uygulamayı yapmaktadır” dedi.
Çeşitli etkinliklerde tarihi kaleleri, zindanlarını, hapishaneleri gezdiğini, incelediğini söyleyen Ersoy, o dönemlerin daha acımasız uygulamalarının yanında bugün neredeyse otel konforunda koğuşların olduğu hapishanelere gelindiğini söyledi. Cezaevlerindeki şartların iyileşmesi elbette ki insani ve ahlaki değerler ile ele alınabilir olsa da suçun önlenmesi bakımından caydırıcılığın da olması gerektiğini belirten Ersoy, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin insan hakları ve hukukun standartları bakımından geçmişten bugüne doğru olumlu gayret içerisinde ilerlemektedir” diye konuştu.
Doç.Dr. Ruhi Ersoy, cezaevlerini siyasal arka bahçelerine çevirmek isteyen, ideoloji ve kamplaşmanın birimi haline getirmek isteyen ve oralarda hakimiyet kurmaya çalışanların dışarıdaki siyasi uzantıları da bu konuyu istismar edip, siyasi alan açmaya çalışanlar olduğunu, devletin de bu kişi veya yapılara en kararlı tavrını uygulamalarıyla göstermesi gerektiğini belirtti.
“Ülkücüler, zindanları taş medreseye, mahpushaneleri mekteplere çeviren bir kültürün çocuklarıdır” diyen Ersoy, ülkücü hareketin gazileri olan dava büyüklerinin “Taş Medreseli Ülkücüler” adıyla kurumsal bir yapı içerisinde de varlıklarını sürdürdüklerini söyledi.
Yakın zamanda bazı siyasetçilerin Diyarbakır Cezaevi’ndeki işkencelerle ilgili olarak “ben de olsaydım dağa çıkardım” dediklerini hatırlatan Ersoy, “Ülkücüler Mamak başta olmak üzere, birçok cezaevinde türlü işkencelere, insanlık dışı uygulamalara, C-5’lere, tabutluklara rağmen, hiçbir ülkücünün ağzından devleti aleyhinde bir söz duyulamayacaktır” diyerek sözlerini sonlandırdı.
Ali Celal KAYMAK