Osmaniye’de öğretmene yapılan saldırıya tepki gösteren Türk Eğitim Sen Osmaniye İl Başkanı Ahmet KANDEMİR; “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” diyen bir medeniyetten bu noktaya nasıl geldiğimiz tartışılmalıdır. Bu konuda yetkililere, velilere ve eğitim kurumlarına çok iş düşüyor” dedi.
Türk Eğitim Sen Osmaniye İl Başkanı Ahmet KANDEMİR; “Öğrenci velisi tarafından görevi başında iken darp edilen, öğrencisini eğitmek ve topluma kazandırmaktan başka hiçbir amacı olmayan, Rahime Hatun Kız Meslek Lisesi öğretmenlerimizden Mehmet Akif Can Özbay kardeşimize, öğrencilerimize, öğretmenlerimize, eğitim çalışanlarımıza ve okul yöneticilerimize geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz” dedi.
Konuyla ilgili bir açıklama yapan Türk Eğitim Sen Osmaniye İl Başkanı Ahmet KANDEMİR, şunları söyledi:
ÖĞRETMEN ASLA SAHİPSİZ DEĞİLDİR.
“- Öğretmene uygulanan şiddetin temelinde; öğretmene olan saygı ve sevginin azalmasının payı elbette çok büyüktür. “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” diyen bir medeniyetten bu noktaya nasıl geldiğimiz tartışılmalıdır. Bu konuda yetkililere, velilere ve eğitim kurumlarına çok iş düşüyor. Herkes şunu bilmelidir ki, öğretmen asla sahipsiz değildir.
Bütün gücümüzle arkadaşlarımızın yanında olacak ve arkadaşlarımızın uğradığı şiddetin takipçisi olacağız.
Öğretmene saldıranlar bilmedir ki onlar sadece öğretmeni yaralamakla kalmıyorlar; aynı zamanda geleceklerini de yok ediyorlar. Bir eğitimciye saldırmak demek aynı zamanda bilime ve ülkenin geleceğine saldırmak demektir.
Bu olaylar bize göstermiştir ki, gerekli önlemler alınmadığı takdirde eğitim çalışanlarına yönelik bu tarz saldırılar ilk olmadığı gibi sonda olmayacaktır.
ARTIK YETER DİYORUZ
Artık yeter diyoruz. Çıkarılan yönetmelikler okullardaki disiplini alt, üst etmiş. Öğretmen ders işleyemez duruma gelmiş. Öğrenciyi uyarmak bile şiddet kabul edilmiştir. Bizzat bakanlıkça öğretmen ve okul yöneticisi şikâyet hattı Alo 147 kurulmuştur. Başarılı öğrenciye ödül olarak bilgisayar vermek yerine cep telefonu hediye eden bir bakan ve başarılı öğrenciye çeyrek altın veren yerel yöneticilerle yanlış güdüleme yapılarak bugünlere gelinmiştir. Bu uygulamalar idarecileri sindirmiş, öğretmenleri korkutmuş, bazı öğrencileri şımartmış, velileri hak ve sorumluluklarını bilmez hale getirmiştir. Hemen her gün bu tür şiddet olaylarını duymamız olasıdır. Öğrencisini öz evladından farklı görmeyen fedakâr öğretmenlerimiz maalesef öğrenci ve velilerimizin potansiyel düşmanı haline getirilmiştir.
Öğretmeni itibarsızlaştıran, saygınlığını ortadan kaldıran bu anlayış bir an önce değiştirilerek öğretmene gereken değer verilmeli ve öğretmen sahipsiz bırakılmamalıdır.
Milli Eğitim Bakanlığı öğretmenin yanlışı karşısında nasıl idari ve hukuki işlemleri hemen başlatıyorsa, öğretmene yapılan saldırılara karşı da aynı duyarlılıkla öğretmenin yanında yer almalı ve eğitimcilere yönelik her saldırının sıkı takipçisi olmalıdır.
MEB Hukuk Müşavirliği kanalıyla Yargıya intikal etmiş davalarda kendi personelinin haklarını sonuna kadar takip etmeli ve savunmalıdır. Bakanlık her geçen gün artan bu saldırıların ve şiddet olaylarının bir an önce son bulması için gereğini yapmalıdır.
Öğretmene yapılan saldırılar hakkında bakanlık TBMM’de düzenleme yapılmasını talep etmelidir. Öğretmene saldıranlar ayrıca eğitim öğretimi engellemeden de yargılanmalı, Bu şahıslar hakkında; hükmün geriye bırakılması, cezaların paraya çevrilmesi, cezaların ertelenmesi vs gibi işlemler uygulanmayarak verilen hapis cezaları bil fiil çektirilmelidir.
Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri, eğitim çalışanlarının sesine kulak vermelidir. Okullarda eğitim ve öğretim gören öğrencilerimizi ve öğretmenlerimizi, eğitim çalışanlarımızı ve okul yöneticilerimizi oluşabilecek zararlardan korumak ve güvenliğini sağlamak için özel koruma ve güvenlik görevlilerine ihtiyaç duyulmaktadır.
Okullarımızın giriş kapılarında zaman zaman adli olaylar meydana gelmekte öğrencilerimiz, öğretmenlerimiz, eğitim çalışanlarımız ve okul yöneticilerimiz darp edilmektedir.
Maalesef bu gün öğretmenlerimiz saldırılara karşı savunmasızdır. Eğitim Öğretim Kurumlarında alınması gereken güvenlik tedbirleri yeterince alınamıyor, sorumluluk yöneticilerimize, öğretmenlere ve eğitim çalışanlarına bırakılıyor. Bu gün okullarımızda halen Milli Eğitim Bakanlığınca özel güvenlik tedbirlerinin ve alınamaması okullarda öğretmenlere saldırıyı her geçen gün artırmaktadır.
Bu nedenle okullarımızın giriş kapılarında yaşanacak olası adli olayların önüne geçilmesi, caydırıcılık sağlanması, yabancı şahısların okula alınmaması için okul girişi kapılarında görevlendirilmek üzere özel koruma ve güvenlik görevlileri alınmalı ve okullarda güvenliğin sağlanması, okula giriş ve çıkışların biz düzene bağlanması konusunda bir takım çalışmaların ivedilikle yapılması gerekmektedir.
Bilindiği üzere her öğretim yılı başında okullarımızda temizlik işlerini yapmak üzere hizmet alım yoluyla personel görevlendirilmesi yapılmaktadır. Bu kapsamda; okullarımıza özel güvenlik görevlisi hizmet alımı için gerekli ödenek ve yetkiler verilmelidir. Ayrıca MEB ile İş-Kur arasında ile gerekli işbirliğinin yapılarak güvenlik önemi arz eden öncelikle büyük okullarımızın giriş kapılarında özel güvenlik sertifikası olan özel koruma ve güvenlik görevlileri görevlendirilmesi gerekmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığı okullara gönderdiği; “Çevre imkânlarını kullanarak okulları eğitim ve öğretime hazırlayın.” talimatlarından vazgeçmeli gerekli ödenek ve yetkileri okul ve milli eğitim müdürlüğü yöneticilerimize vermelidirler. Bu konuda milli eğitim müdürlüğü yetkililerinden İşKur yetkililerinden taleplerimiz ve hazırladığımız projelerimiz bulunmaktadır. Bu taleplerimiz ve projelerimiz hayata geçirilmelidir”
Hasan KILIÇ